Ana Sayfa

    

PDF Al

Sümer Uygarlığının Ahlaki, Felsefi ve Mitolojik Özellikleri

    Sümerli düşünürlerin, dünya görüşlerine uygun olarak, insana ve yazgısına abartılı bir güvenleri yoktu. İnsanın çamurdan yoğrulduğuna ve onlara yiyecek, içecek ve barınak sağlayarak hizmet etmek amacıyla yaratıldıklarına kesin olarak emindiler. İnsan, amaçları kestirilemeyen tanrılarca kendisine biçilen yazgıyı önceden bilemediğinden, yaşamın belirsizlikleri ve tekinsizliklerle dolu güvensizlikle çevrili olduğuna inanıyorlardı. Öldüğü zaman güçten düşmüş ruhu, yaşamın dünyasal yaşamın kederli ve sefil bir yansımasından başka bir şey olmadığı karanlık kasvetli ölüler diyarına iner. 

            Sümerlerin kuşkusuz toplumsal ve kültürel deneyimlerinden aşama aşama ve binbir güçlükle geliştirdikleri yüksek ahlaksal nitelikleri ve etiksel erdemlerinin bütün onuru da tanrılara yüklenmişti. Planları yapanlar tanrılardı; insan yalnızca tanrısal buyrukları yerine getirirdi. Kendi yazdıklarına göre, Sümerler iyilik ve gerçeğe, yasa ve düzene, adalet ve özgürlüğe, doğruluk ve dürüstlüğe, bağışlama ve acımaya çok der veriyorlardı. Kötülük ve yalandan, yasa-tanımazlık ve düzensizlikten, adaletsizlik ve baskıdan günahkarlık ve sapkınlıktan, zulüm ve merhametsizlikten iğreniyorlardı. İÖ 2400’de yaşamış Lagaş hükümdarı Urukagina uzun zamandır acı çeken yurttaşlara adalet ve özgürlük getirdiğini, her yere sızmış bulunan baskıcı memurları sürdüğünü, adaletsizliğe ve sömürüye son verdiğini, dul ve yetimleri koruduğunu gururla anlatır. Üçüncü Ur hanedanlığının kurucusu Ur-Nammu, dört yüzyıldan kısa bir süre sonra, girişinde etik başarılarını sıraladığı yasası; kök salmış bürokratik yolsuzluklara son vermiş, Pazar yerinde dürüstlüğü sağlamak için ağırlık ve ölçülere düzenleme getirmiş, dul, yetim ve yoksulları kötü davranışlardan korumuştu. İki yüz yıl sonra, İsin kralı Lipit-İştar yeni bir yasa ilan ederek;  “ülkelere adalet getirmek, yakınmaları ortadan kaldırmak, düşman ve asileri silah gücüyle geri püskürtmek, Sümerlere ve Akadlara gönenç (geçim genişliği, varlık içinde yaşama, varlık, bolluk, rahatlık.) getirmek” için büyük tanrılar An ile Enlil tarafından özellikle seçilmiş olmakla övünür. Sümer hükümdarları için yazılmış ilahilerde de pek çok benzer, yüksek etiksel ve ahlaksal tavır gösterme iddiaları bulunmaktadır.

            Sümerli bilgeler göre, tanrılar da ahlaklılığı ahlaksızlığa yeğliyorlardı ve Sümer panteonundaki hemen bütün büyük tanrılar ilahilerde iyilik ve adalet, doğruluk ve dürüstlük aşığı olarak yüceltilmişlerdi. Gerçekten de, temle işlevleri ahlaksal düzeni denetlemek olan bir çok tanrı, örneğin güneş-tanrısı Utu, vardı. Çeşitli metinlerde Lagaş tanrıçası Nanşe’nin  de kendini doğruluk, adalet ve merhamete adadığından zaman zaman söz edilir. Nippur’daki kazılarda çıkarılmış 19 tablet ve parçanın birleştirilmesiyle ortaya çıkarıldı ve bu ilahi şimdiye değin bulunan Sümer belgeleri içinde en açık etiksel ve ahlaksal ifadeleri içeriyordu. Burada tanrıça Nanşe şöyle betimleniyor: 

Yetim bilen, dul bilen,

İnsanın insana zulmünü bilen, öksüzlerin anası Nanşe,

Dulları kayıran, 

Sığınana kucak açan kraliçe,

Güçsüze barınak bulur.

Nanşe, yeni yılın ilk dününde insanoğlunu yargılar biçimde gösterilmiştir. Yazı ve Edebiyat tanrıçası Nidaba ve eşi Haya’nın yanı sıra sayısız tanık onun yanında yer alır. Onun öfkesini çeken kötü insan şöyle tanımlanmıştır: 

Günah yolunda yürürken büyük farkla sınırı geçen(insanlar),….,

Konmuş kuralları çiğneyenler, anlaşmaları bozanlar, 

Kötü yerleri koruyup değer verenler, ….,

Büyük ağırlık yerine hafif ağırlık koyanlar,

Geniş ölçü yerine küçük ölçü koyanlar, ….,

(Kendisine ait olmayan bir şeyi) yiyip de, “yedim” demeyenler.

İçip, “içtim” demeyenler, ….,

“Yasak olanı yerim”, diyenler.

“Yasak olanı içerim”, diyenler.

Nanşe’nin toplumsal vicdanı şu dizelerde daha da açığa çıkar:

Yetimi avutmak, dul kadın bırakmamak için, 

Kudretlilerin yok edileceği bir yer kurmak için, 

Güçsüzlerin kudretlileri devirmek için, …., 

Nanşe insanların yüreğini yoklar. 

            Baştanrıların davranışlarında ahlaklı oldukları kabul edilmiş olsa da, Sümerlerin dünya görüşüne göre, uygarlığın kurulması sürecinde kötülüğü ve yalanı, zulüm ve baskı – kısacası insanların bütün ahlaksız davranışlarını planlayanlar da aynı tanrılardı. 

Teoloji, Ayin ve Mit

            Sümerler İÖ üçüncü binyılda, dünümüz dünyası üzerinde, özellikle de Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık aracılığıyla silinmez izler bırakan dinsel fikirler ve tinsel (ruhsal) kavramlar geliştirdi. Entelektüel düzeyde, Sümer düşünürleri ve bilgeleri, evrenin kökeni ve içeriğiyle modus operandi’si [işleyiş tarzı] üzerine düşüncelerinin bir sonucu olarak, eskiçağda Yakındoğu’nun büyük bölümünün temel akidesi ve doğması haline gelecek kadar yüksek bir inanç taşıyan bir kozmoloji ve teoloji geliştirdiler. 

            Bu ilahlara yakıştırılan yaratma tekniğine gelince, Sümerli filozoflarımız bütün Yakındoğu’da doğma haline gelen bir öğreti geliştirmişlerdi; bu, ilahi sözün yaratıcı gücü öğretisiydi. Bu öğretiye göre yaratıcı ilahın bütün yapması gereken planlarını yapmak, sözcüğü söylemek ve ismini koymaktı. Sırayla bu öğreti doğrultusunda önce evreni yaratılışı daha sonra da insanın yaratılışına değinelim.

            Kozmogoni (evrenin doğumu) ve teolojiyle başlayalım. Bilimsel açıdan, Sümer filozof ve düşünürlerinin elinde, evrenin içeriği ve işleyiş tarzıyla ilgili olarak yararlanabilecekleri ancak en temel ve yüzeysel fikirler bulunuyordu. Sümerli öğretmenlerin ve bilgelerin gözünde evreni oluşturan belli başlı öğeler (sözcüğün dar anlamıyla) gök ve yeryüzü idi; nitekim evren için kullandıkları terim, “gök-yer” anlamında bileşik bir sözcük olan an-ki’ydi. Dünya düz bir disk şeklindeydi; üzerinde çok geniş bir boşluk bulunuyordu, bu boşluksa kubbe biçiminde katı bir yüzeyle kaplanmıştı. Bu göksel katı maddenin ne olduğu hâlâ belli değildir; Sümercede kalay için kullanılan terim “gök metali” olmasına bakılırsa, bu madde kalay olabilirdi. Gök ile yeryüzü arasında lil adını verdikleri bir madde olduğunu kabul ediyorlardı; bu sözcüğün yaklaşık anlamı rüzgâr, hava, nefes, ruhtur. Görünüşe göre bu maddenin en önemli özelliği hareket ve yayılmadır; bu nedenle, kabaca bizim atmosfer terimimize karşılık gelmektedir. Güneş, ay, gezegen ve yıldızların atmosferle aynı maddeden yapılmış, ama ek olarak parlaklık niteliği verilmiş olduğu kabul ediliyordu. “Gök-yer”i bütün her taraftan, ayrıca üsten ve alttan sınırsız bir deniz çevreliyordu, evren bunun içinde her nasılsa sabit ve hareketsiz duruyordu. Gökle yeri ayıran, hareketli ve genişleyen bir “atmosfer” bulunuyordu. Bu atmosferden de ışıklı cisimler, yani ay, güneş, gezegenler ve yıldızlar yapılmıştı. Gökle yerin ayrılmasından ve ışık veren gökcisimlerinin yaratılmasından sonra bitki, hayvan ve insan yaşamı olmuştu. 

            İnsanın yaratılışını anlatan yapıt iki eş tablet üzerinde yazılmış olarak bulunmuştur: biri Nippur’dan çıkarılmıştır ve Üniversite Müzesi’ndedir, antikacıdan satın alınan diğer tablet ise Louvre’dadır. Louvre tableti ve Üniversite Müzesi’ndekinin büyük bölümü 1934 yılında kopyalanmış ve yayımlanmış, ancak içerikleri büyük ölçüde anlaşılamamıştır. Şiir, tanrıların ekmeklerini sağlamakta, özellikle dişi ilahlar varlık bulduktan sonra, çektikleri güçlüklerin betimlenmesi denilebilecek bir girişle başlar. Tanrılar yakınırlar, ama su-tanrısı Enki -Sümerlerin bilgelik tanrısı da olduğundan onlara yardım edebilecekken- öyle derin uyumaktadır ki onları işitmez. Bunun üzerine annesi, “bütün tanrıları doğuran ana,” ilksel deniz, tanrıların gözyaşlarını ona getirir ve şöyle der:

     “Ey oğul, kalk yatağından, ….’dan bilgeliğini göster,

      Tanrılara hizmetkarlar biçimle, kendi eşlerini (?) kendileri üretsin.”

  Enki konu üstüne düşünür, “iyi ve soylu şekilleyici”lerin başına geçer ve annesi Nammu’ya, ilksel denize şöyle der:

       “Ey ana, sözünü ettiğin yaratık var edildi,

       Onun üstüne tanrıların suretini (?) yerleştir;

       Dipsiz derinliğin yüzeyindeki kilden yüreğini yoğur,

        İyi ve soylu şekilleyiciler kili berkitecekler,

        Sen, sen onun uzuvlarını ortaya çıkar;

        Ninmah (toprak-ana tanrıça) senin üstünde çalışacak, (Doğum) tanrıçaları sen biçimlerken yanında olacaklar; 

        Ey ana, (yeni doğanın) yazgısını belirle,

         Ninmah onun üstüne tanrıların suretini (?) yerleştirecek,

        Bu insandır …… 

            Burada şiir bütün olarak insanın yaratılışından belli kusurları olan insan tiplerinin yaratılışına geçer ve bu anormal varlıkların varoluşlarını açıklamaya çalışır, ben orayı almıyorum merak edenler varsa Samuel Noah Kramer Tarih Sümer’de Başlar kitabının 141. Sayfasından ulaşa bilirler. Bizler bu sayede Sümer’de insanların tanrılara hizmetkar olarak yaratıldığını ve sadece onlara hizmet etmeleri gerektiğini ve onların söylediklerinden şaşmamak gerektiğini görüyoruz. 

            Sümerli bilgeler insanın başına gelen felaketlerin, kendi günahlarının ve kötülüklerinin bedeli olduğu öğretisine inanırlar ve bunu öğretirlerdi; hiç kimse masum değildi. Adaletsiz ve haksız yere çekilen insan acısı yoktu; Suçlu olan her zaman insandı, tanrılar değil. Zor duruma düşüp acı çekenlerin çoğu tanrıların doğruluğuna ve adaletine meydan okumaya yeltenmiş olmalıydı.

            Sümerli teologların varsayımlarınca, bu evrenin işlemesini sağlayan şey, biçim olarak insana benzeyen, fakat insanüstü ve ölümsüz olan, ölümlülerin gözüne görünmeksizin, kozmosu iyi hazırlanmış planlara ve uygun yasalara göre yönlendirilen ve denetleyen bir grup canlının oluşturduğu bir panteondur. Gök, yer, deniz ve hava gibi büyük âlemler; Güneş, Ay ve gezegenler gibi belli başlı gök cisimleri; rüzgar, fırtına ve kasırga gibi atmosfer güçleri ve nihayet yeryüzündeki ırmak, dağ ve ova gibi doğa varlıkları, kent, devlet, hendek, kanal, tarla ve çiftlik gibi kültürel varlıklar ve hatta kazma, tuğla kalıbı ve saban gibi aletler – bunların her biri insan biçimli, fakat insanüstü olan, eylemlerin yerleşik kurallara ve düzenlemelere göre yönlendiren şu ya da bu varlığın sorumluluğu altında görülüyordu.

            Sümer mitlerinin çarpıcı  bir şekilde gözler önüne serdiği gibi Sümer tanrıları tümüyle insan biçimliydi; aralarında en güçlü ve en bilgeli olanlarının bile biçim, düşünce ve eylemde insan gibi olduğu kabul ediliyordu. Tıpkı insanlar gibi tanrılar da planlar yapıp uyguluyor, yiyip içiyor, evlenip çoluk çocuğa sahip oluyor, geniş aileler geçindiriyor ve insani tutku ve zaaflara yakalanıyordu. Genellikle doğruluğu ve adaleti yalan ve zulme tercih ediyorlardı ama eylemlerindeki itici güçlerin ne olduğu açık değildi ve insanlar bunları anlamakta çoğunlukla zorlanıyordu. Onların, büyük olasılıkla en azından sorumlu oldukları kozmik varlıklarda hazır bulunmaları gerekmediği zamanlarda, “gök ve yer dağında, güneşin doğduğu yerde” yaşadıklarına inanıyordu. 

            Tabi söylenecek ve yazılacak çok şey olduğundan şimdilik bu bölümde bu kadar yeter bir sonraki bölümde sizlere Sümer Tanrılarının genel hatlarından bahsetmek istiyorum. Değerli okuyucu ütopiya ailesine destek olmayı unutmayın siz varsanız biz varız. 

Duymak Hissetmenin Yarısıdır.

Sümer Uygarlığının Ahlaki, Felsefi ve Mitolojik Özellikleri

    Sümerli düşünürlerin, dünya görüşlerine uygun olarak, insana ve yazgısına abartılı bir güvenleri yoktu. İnsanın çamurdan yoğrulduğuna ve onlara yiyecek, içecek ve barınak sağlayarak hizmet etmek amacıyla yaratıldıklarına kesin olarak emindiler. İnsan, amaçları kestirilemeyen tanrılarca kendisine biçilen yazgıyı önceden bilemediğinden, yaşamın belirsizlikleri ve tekinsizliklerle dolu güvensizlikle çevrili olduğuna inanıyorlardı. Öldüğü zama

Aydınlan

Eleştirel Düşünme ve Transdisiplinerlik

Arada sırada, bu kursta sorulan soruların neden önemli olduğunu düşünmek faydalı olacaktır. Neden 13,8 milyar yıllık tarihi incelemeliyiz?  ilk olarak, daha sonra çalışmalarımızla özel konulara girebileceğimiz bir bilgi çerçevesi sağlar. Ve ayrıca kişisel deneyimlerimizden edindiğimiz bilgiler, öğrendiğimiz her şey arasındaki bağlantıları görebiliriz ve kozmik masalın neresinde yer aldığını biliriz. Büyük tarih, kökenlerimiz hakkında şimdiye k

Aydınlan

Evrenimiz nasıl daha karmaşık hale geldi?

Bu bölüm için en büyük soru, artan karmaşıklığın ilk üç eşiği nedeniyle evrenimiz nasıl daha karmaşık hale geldi? Şimdi başa dönmeye ve büyük tarihin hikayesini anlatmaya hazırız. 

 Bu derste yapacağım şey, artan karmaşıklığın ilk üç eşiğinin hikayesini anlatmak. Ama bu hikayeyi çok basit bir şekilde anlatacağım. Artan karmaşıklığın ilk üç eşiği. Birincisi, yaklaşık 14 milyar yıl önce büyük patlamada evrenin kendisinin ortaya çıkışı. İki

Aydınlan

Neye inanacağımıza nasıl karar veririz?

Bu segmentin en büyük sorusu, neye inanacağımıza nasıl karar vereceğimizdir. Öyleyse bilgi ve bilgi arasındaki ilişki nedir?  

Bir iddiayla sunulmaktan onu değerlendirmeye ve bunu bilgimizin bir parçası olarak alıp almamaya karar vermeye nasıl geçebiliriz? 

 Büyük Tarih kursu boyunca size pek çok bilgi sunulacak. Çeşitli disiplinlerden evren, tarihi ve onun içindeki yerimiz hakkında bilgiler. Ama muhtemelen, bu kursu sadece bilgi a

Aydınlan

Saltanat Alametleri

Taht

   Osmanlı padişahlarının hükümdârlık makamına taht denilir. Normal olarak şehzadelerin tahta oturmasına “cülûs”, herhangi bir isyan sonucunda tahta çıkarılmaya da “iclâs”,padişahın tahttan indirilişine de “hal” veya “hal etme” denilmiştir. Tahttan indirilen padişah öldürülmez ise bir daireye yerleştirilir, ölünceye kadar orada yaşardı. Padişahın tahta cülusu hassa tellalları vasıtasıyla ve top atışlarıyla İstanbul halkına duyurul

Aydınlan

Azerbaycan ve Diğer Türkler

  Azerbaycan ya da diğer Türk Devletleri ile ilgili bir çalışma yaparken çok dikkatli olmamız gerekiyor, Sovyetler Birliği dağılmasından sonra birçok müstakil Türk Devletleri doğdu o dönemde Türkiye bu durum üzerinde hazırlıksız yakalandı. Başlangıçta Azerbaycan ile olan ilişkilerimiz tamamen duygusal olarak iyi bir ivme kazanarak giderken bizim ve onların yapmış olduğu yanlış söylemlerden sonra bu ikili ilişkiler arasında soğuk rüzgarlar esti

Aydınlan

Hitit Uygarlığı Genel Hatları

   Hitit Uygarlığı, Anadolu’da ilk çağlarda kurulan uygarlıklardandır. İlk Çağda Anadolu’da ilk devleti kurmuş olan toplum Hititlerdir. Hititler, MÖ 2000 başlarında Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelerek Kızılırmak çevresindeki topraklara yerleşmişler. Hattuşaş ’ı başkent yapıp bir devlet kuran Hititler, MÖ 1450 yıllarında büyük bir imparatorluk hâline geldiler. 

Dünyanın ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Barış Antlaşması, Hititler

Aydınlan

Tarihsel Düşünme

Tarihsel ve bilimsel açıklama arasındaki ilişki nedir?

Bu segmentin büyük sorusu, tarihsel ve bilimsel açıklama arasındaki ilişki nedir? Öyleyse tarih ve bilim arasındaki farklar nelerdir? Bilimsel açıklamalarla tarihsel açıklamalar arasında ne tür farklılıklar var?  Tarihsel metodolojiyi kullanan herhangi bir bilimsel disiplin var mı? Öyleyse tarih biliminden bahsedebilir miyiz? Ve bilimsel açıklamanın büyük bir tarih

Aydınlan

Her Şeyin Tarihi Büyük Tarih Nedir ?

Bu segment için büyük soru, büyük tarih nedir? Bu, büyük tarihe ait bir derstir. Büyük tarih dersleri, neredeyse 14 milyar yıl önce, evrenimizin ilk Büyük Patlamada ortaya çıktığı andan itibaren, her şeyin, kelimenin tam anlamıyla evrenimizdeki her şeyin tarihini anlatıyor. Bu ders, evrenin, yıldızların, gezegenlerin ve canlı organizmaların ve biz insanların da hikayesini anlatıyor. Bu yüzden birçok farklı disiplini birbirine bağlar. Yaklaşımı

Aydınlan

Süleyman Mabedi

Mabedin İnşa Düşüncesi  

Davud, M.Ö 1000 yıllarında Kudüs şehrini fethetmiş, onun kendi kültür değerlerine ve yaşam biçimine ve o dönem sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak imar etmiştir. Çevre devlet ve toplumların muhtemel saldırılarına karşı koya bilmek için şehrin etrafını surlar ile donatmış daha sonra Davud Kudüs’ü Yahudi toplumunun dini ve siyasi başkenti yaptı. 

Kudüs’e yerleşen Davud, kendisini düşma

Aydınlan

Harbiye Nezaret-i Tahrîrât Dairesi Tahrîrât Kalemi (BOA, İ. HB, 1333. Ra/3)

Harbiye Nezaret-i Tahrîrât Dairesi Tahrîrât Kalemi [883]

Ma'rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki 

Üçüncü Kolorduca yeniden teşkili mukarrer olan [19.] Fırka Kumandanlığı'na Sofya Ataşemiliteri Erkân-ı Harbiye Kaymakamı Mustafa Kemal Bey'in icrâ-yı memuriyeti hakkında tanzim olunan irâde-i seniyye lâyihası leffen takdim kılınmış olmakla iktizâsının îfâ ve neticesinin emir ve inbâ buyurulması menût-ı müsaade-i sâmiye-i dâver-i efhamîleridi

Aydınlan

Harbiye Nezaret-i Celîlesi'ne (BOA, BEO, 322947)

6 Ağustos [1]330 tarihli tezkire-i aliyye-i nezaret-penâhilerine cevabdır. Boğaz'ın sefâin-i harbiye-i ecnebiye tarafından dûçâr-ı tecâvüz olduğu takdirde derhal kapatılması zaruri ve ânifü'z-zikr halden başka ahvâlde seddi Meclis-i Vükelâ'nın kararına vâbeste bulunduğu tabîî olmakla ona göre muktezâsının îfası siyâkında tezkire-i senâverî terkîm olundu, efendim.

Aydınlan

GİYOTİNE GİDEN YOL Fransız İhtilali

İhtilal öncesi siyasi ve ekonomik durum 

 

 Devrim öncesi Fransa’da hukuki olarak üç sınıf bulunuyordu bunlar: Ayrıcalıklı sınıflar ile ayrıcalıklı sınıfların dışındaki bütün kesimleri içinde bulunduran üçüncü zümre (Tiers Etat).

Soylular

 

  Tüm soyluların kılıç kuşanma, çeşitli vergilerden muaf olmak, feadal haklardan kaynaklanan vergileri köylülerden toplamak gibi ayrıcalık

Aydınlan

LOZAN ANTLAŞMASI ÖZET

     Lozan antlaşması 143 maddeden oluşmaktadır bu maddeleri sizler için başlıklar altında toplayıp derledim.

     Burada bir konu üzerine değinmek istiyorum gündemde Lozan Antlaşması hakkında bazı yanlış bilgiler dolaşıyor bunlardan bazıları ;

- Lozan Antlaşması neden Türkiye’de yok ?

Cevap: Lozan Antlaşması 143’cü maddesi aynen şu şekildedir ( LAUSANNE’de, yirmi dört Temmuz bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, yalnız bir nüsha

Aydınlan

THEODOR HERZL ve SİYASAL SİYONİZMİN DOĞUŞU

     Siyon kelimesi Yahudi kutsal kitabında Kudüs şehrini tanımlamak için kullanılmaktadır. Siyonizm, bu kelimeden türemiş ve Kutsal metinlerde İbraniler, İsrailoğulları, Museviler ya da Yahudiler olarak isimlendirilen halkın kültürel ve dini mirasını siyasallaştıran bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. M.S 70 yılında Babil’liler tarafından yıkılan Kutsal Mabet’ten itibaren Filistin’e dönme arzusu taşıyan Yahudileri bir araya getirip organize

Aydınlan

LOZAN ANTLAŞMASI ( III )

MADDE 101.

Türkiye, transit serbestliği konusunda Barselona Konferansınca 14 Nisan 1921 tarihinde kabul edilmiş olan Sözlesme ve Statü ile Uluslararası yarari olan su yollari rejimine ilişkin olarak, aynı Konferansça 19 Nisan 1921 tarihinde kabul edilen Sözlesme ile Statüye ve ek Protokole katıldığını bildirir. Bunun sonucu olarak, Türkiye, işbu Anlasmanin yürürlüğe girişiyle, bu Sözlesmelerin, Statülerin ve Protokolleri

Aydınlan

LOZAN ANTLAŞMASI ( II )

MADDE 51.

50 nci Maddede öngörülen bölüstürme sonucu olarak, Osmanlı Devlet Borcu'nun [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye'nin] Yıllık borçlarindan, ilgili her Devlete düsen pay söyle saptanacaktir: 

50 nci Maddenin lik fıkrasında öngörülen bölüstürme için, önce, 12 nci ve 15 nci Maddelerde belirtilen adalar ile Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmış topraklarin tümüne düsen payın saptanmasina girişil

Aydınlan

LOZAN ANTLAŞMASI ( I )

HÜKÜMLER :

MADDE 1. 

İşbu Anlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden başlayarak, bir yandan İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, YUNANİSTAN, Romanya Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye arasında olduğu kadar, bunların uyrukları arasında da, barış durumu kesin olarak kurulmuş olacaktır. 

Taraflar arasında resmi ilişkiler kurulacak ve tarafların ülkelerinde diplomasi ve kon

Aydınlan

YRD. DOÇ. DR. HALİL ERSİN AVCI | UYGARLIKLAR TARİHİ (Kitap)

YRD. DOÇ. DR. HALİL ERSİN AVCI | UYGARLIKLAR TARİHİ SOSYOLOJİ LİSANS PROGRAMI

Aydınlan

PROF. DR. MUHARREM KESİK | SELÇUKLULAR TARİHİ (Kitap)

PROF. DR. MUHARREM KESİK | SELÇUKLULAR TARİHİ TARİH LİSANS PROGRAMI

Aydınlan

Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tunçel | Kitabın İlk Formu: Eski Mezopotamya’nın Kil Tabletleri

Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tunçel | Kitabın İlk Formu: Eski Mezopotamya’nın Kil Tabletleri

Aydınlan

Muhittin ÖZDEMİR | İSLÂM BORÇLAR HUKUKUNDA BERÂET KAVRAMI

İSLÂM BORÇLAR HUKUKUNDA BERÂET KAVRAMI VE MEZHEPLERİN BERÂET KAVRAMI ÜZERİNDEKİ METODOLOJİK AYRILIKLARI

Aydınlan

Doç. Dr. Cengiz KARTIN | Sultan II. Abdülhamid’den Paris Barış Konferansı’na Kürtler

Doç. Dr. Cengiz KARTIN | Sultan II. Abdülhamid’den Paris Barış Konferansı’na Kürtler

Aydınlan

Muhammet Cevat Acar | S. Freud'un Din ile İlgili Görüşlerinin Analizi

Muhammet Cevat Acar | S. Freud'un Din ile İlgili Görüşlerinin Analizi

Aydınlan

Elif BAŞCI | KUTSAL MEKÂNIN YENİDEN ÜRETİMİ: GÖBEKLİ TEPE ÖRNEĞ

Araştırmanın amacı, Göbekli Tepe örneğinde kutsal mekânın yeniden üretim sürecini incelemektir. Göbekli Tepe arkeolojik özellikleri, tarihi, mimarisi vb. bir çok yönü ile araştırma konusu olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Bu durum Göbekli Tepenin popüler bir mekân haline gelmesine sebebiyet vermiştir.

Aydınlan

Dr. Öğr. Üyesi CAN DEVECİ | BALFOUR DEKLARASYONUNDAN İSRAİL’İN KURULUŞUNA: FİLİSTİN’İN İŞGALİ

Birinci Dünya Savaşı’nın Filistin açısından önemli anı 1917 yılının son aylarıdır. Bu tarihten itibaren başta Kudüs olmak üzere Filistin’de adalete dayalı Osmanlı idaresi son bulmuş ve İngiltere mandaterliği altında şekille - nen işgal süreci başlamıştır

Aydınlan

Doç. Dr. Cengiz KARTIN | İNGİLİZ İSTİHBARAT BELGELERİ ÜZERİNDEN ORTADOĞU’YA ORYANTALİST BİR BAKIŞ

Türk-İngiliz münasebetleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Söz konusu süreç William Ewart Galdstone’a kadar dostane gelişmiştir. Bu tarihten sonra İngilizler Osmanlı Devleti’nin parçalamayı hedef almışlardır. Osmanlı topraklarına ve Ortadoğu coğrafyasına pek çok asker, doktor, arkeolog vb. görevli çeşitli amaçlarla seyahat etmiştir.

Aydınlan

Erken Neolitik Dönem Göbekli Tepe

Erken Neolitik Dönem Göbekli Tepe

Aydınlan

Kerem Cankoçak | Çoklu Evrenler veya Paralel Evrenler

Günümüz fiziği yaradılışçı iddiaları desteklemekten çok uzaktadır. Büyük Patlama her şeyin başlangıç noktası değil, tam tersine bir ara dönemdir, bir faz geçişidir bir anlamda.

Aydınlan

Salih SARI | Giyotine Giden Yol < Fransız İhtilali >

Fransız İhtilali kısa bir anlatım ile genel hatlarına değinmek.

Aydınlan

Salih SARI | KUDÜS’TE SÜLEYMEN TAPINAĞI

KUDÜS’TE SÜLEYMEN TAPINAĞI

Aydınlan
Devam
Karanlığa bilgi ile ışık tut.