Mustafa Kırtepe
SABETAY SEVİ
SABETAY SEVİ
Sabetay Sevi,7 Temmuz 1626 yılında,İzmir de İspanyol kökenli Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.Kendisini Yahudiler'in Mehdisi olarak ilan etmiş,"Müslüman Görünümlü" Yahudilerden bir cemaat oluşturmuş ve dünyanın dört bir yanında oluşturduğu teşkilatı ve müridleri sayesinde söz sahibi olan bir kimse idi.O,tarih sahnesine ne yaparak çıktı?Nasıl bu kadar büyüyebildi? Osmanlı tebasından biriyken nasıl yükselişe geçti? Sizlere buu makalemde tüm detaylarıyla Sabetay Sevi'yi anlatacağım .Tabi yukarıda yazdığım sorulara da yanıt bulacaksınız bu makalemde.Makaleye başlarken aşağıda belirttiğim iki durumu belirtmeden geçmemek elde değil.Şimdi bu iki duruma hep birlikte bakalım:
1) Dönemin Yahudilerinin Psikolojik Durumu
2) Osmanlı Devleti'nin İç DurumÇünkü tarih ve tarihi seven kişiler olarak bizler çok iyi biliyoruz ki tarih,o dönemin felsefesine,iktisatına,psikolojisine göre yorumlanır.İstanbul'u fetheden,Hz.Peygamber'in övgüsüne mazhar olup büyük bir komutan olan Fatih Sultan Mehmet,"Kardeş Katli" yasasını çıkaran bir padişahtır.Altı dil bilen kudreti doruklara ulaşan bir komutana kardeş katili diyebilir miyiz? Asla! Çünkü Fatih,o dönemin şartlarına uygun olarak hareket etmiştir ve doğrusu ne ise onu harfiyyen yapmıştır.Ben de tarihin o döneminin zihniyetine göre yorumlanması gerektiğine inanarak makaleme bu iki konuyla başlamak istiyorum.Size ilk olarak Osmanlı'nın iç durumundan bahsetmeye çalışacağım.Şimdi hep birlikte bu konunun detaylarını inceleyelim.
1) Sabetay Sevi'nin Müslüman olduğu dönemde Osmanlı Devleti'nın İç Durumu:
Sabetay Sevi, 17.yy'da 19.Osmanlı Padişahı IV.Mehmet döneminde Müslüman(Müslüman görünümlü Yahudi)
olmuştur. IV.Mehmet dönemini inceledigimizde Osmanlı Devleti büyük bir buhran içerisindeydi.Bilindiği üzere I.Ahmet döneminde yürürlüğe konan Kafes Sistemi tahta oturan padişahların bilgisiz,korkuyla yaşama ve saray hayatına düşkün olmalarına neden oluyordu.Bu Kafes Sistemi hiç kuşkusuz Sultan İbrahim ve IV.Mehmet'i de etkilemiş oluyor ki İbrahim,üç kardeşinin babası tarafından öldürüldüğü için ve de çocukluğunu bir odada tutsak olarak geçirmesinin etkisiyle şehzadelik döneminde her zaman öldürülme korkusuyla,psikolojisi bozuk bir şekilde yaşamıştır.İbrahim tahta oturduğu yıllarda devlet işleriyle meşgul olmamış,şatafatlı saray hayatı yaşamayı seçmistir.Bu nedenle de Kara Murat Ağa tarafından tahttan indirilmiştir.Tahttan indirildikten sonra onun yerine yedi yaşında olan IV.Mehmet geçmiştir.Bu dönemde IV.Mehmet çocuk yaşta olduğu için Devlet'in idaresi İbrahimi tahttan indiren Kara Murat Ağa,Kösem Sultan Ve Köprülü sülalesinin elindeydi. IV.Mehmet ise başkent İstanbul'dan çıkıp Edirne'de av partileri düzenliyordu.İşte Osmanlı Devleti'nde ki durum bu şekildeydi.Şimdi gelin bir de Sabatay Sevi'nin "Sahte Müslüman" olmadan önceki dinine,Yahudiliğin durumuna bir göz atalım hep birlikte.
2)Yahudiliğin Durumu:
17.yy'da durum Yahudiler için pek iç açıcı değildi.1648 yılında Ortodoks olan Kazak Hetmanı Bohdan Hmelnitski,Kırım Tatarları ile ittifak yaparak Polonya'ya saldırdı.Bu saldırıdan sonra Katolik din adamları işkence gördü,asilzadeler kaçırıldı ve Yahudiler büyük zararlar gördü.Beş yıl içinde yüz binlerce Yahudi öldürüldü.Sağ kalanlar ise İtalya,Fas ve Osmanlı Devleti'ne sığındı.Yahudi'lerin katledilip öldürülmesi onlara hiç şüphesiz ki dinsel bir uyanış getirmişti.Çekilen acıların çözümü Kabala'da arandı ve Yahudiler arasında sayısızda Hasidik Yahudi akımı ortaya çıktı.Çarenin kabala da aranması ve birden çok Hasidik Akımın ortaya çıkması Sabetay Sevi'yi de etkilemiştir tabii ki de.O Yahudilerin bu durumundan yararlanarak yükselişe gececekti ama yukselisten önce bir kere tarih sahnesine çıkması lazım gelir değil mi? Şimdi Sabatay Sevi'nin tarih sahnesine çıkışını hep birlikte inceleyelim.
Sabetay Sevi'nin Tarih Sahnesine Çıkışı
Sabetay Sevi 7 Temmuz 1626 yılında,İzmir de İspanyol kökenli Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.Sabetay'ın babası İngiliz şirketinde çalışan bir Yahudi idi.Mora'dan İzmir'e göçen aile,çocuklarının dini eğitimine çok önem veriyordu.Ailesi onu Haham Alba'ya emanet etmişti.O,Sabatay'a tevrat'ı öğretti,kabalaya başlattı.Sabetay Kabala ve Tevrat'ı hocasından o kadar iyi öğrenmişti ki 18 yaşındayken öğrencilere ders vermeye bile başlamıştı.Kabala onun hayatını öyle bir etki bırakmıştı ki sık sık oruç tutarak,yıkanarak bedenini temizlemek istiyordu.Hatta ailesi onu iki kere evlendirmiş ama ikisinden de uzak durup saf kalmayı tercih etmişti.Ne oldu da iki kere evlenmesine rağmen eşlerinden uzak durdu,oruç tutmaktan zayıflayan bu ruh ve bedende ne olup bitiyordu? Bu durumun nedeni hiç kuşkusuz ki Kabalaydı.O da Polonya da zulüm gören sonradan çareyi Kabalada arayan Yahudiler gibi Kabala üzerine kafa yoruyordu.İzak Lurya'nın öğretilerine göre Kabala'nın ana amacı Mesih'in gelişine hazırlık yaparak ruhları terbiye etmekti.Sabatay da İzak Lurya'dan etkilenerek bunları yaptı.Kabaladan etkilendigi bir başka olay Zohar'ın Kabala kitabinda 1648 yılında bir Mesih'in geleceğini,Yahudileri kurtuluşa erdireceğini,bu Mesih'in yirmi iki yaşında ortaya çıkacağını işaret etmesiydi.Sabatay bilindigi gibi 1626 yilinda doğmuştu.Onun tam yirmi iki yaşında olacağı tarih 1648 yılıydı.Acaba bu Mesih ben miyim? Diye uzun uzadıya düşündü,Mesih'in gelmesini bekleyeceğine Mesih olmaya karar verdi,böylelikle de kendisini Mesih ilan etti.İzmir'de sık sık katıldığı dini sohbetlerde Mesihlik alameti olan J.H.V.H harflerini Talmud'da(Yahudi Medeni Kanununu kapsayan, efsanelerin yer aldığı kitap) yasaklanmasına rağmen telaffuz ediyordu.İzmir'li Hahamlar Sabatay'ın bu cüretine üzülmüş onu bu yoldan döndürmeye çalışmıştır ama çabaları sonuçsuz kalmıştır.Ardından bu Hahamlar Sabatay'ın müridlerini aforoz etmişlerdir yani Sabatay'ın muridlerini din kardeşliğinden çıkarmış ve kiliseden kovmuşlardır.Müridlerinin aforoz edildiğini duyan Sabatay İzmir'de daha fazla kalamayacağını anlayınca İstanbul'a göç etmeye karar verdi.İstanbul'da kendisine düzmece bir belge veren Abraham Yakini adında sahte bir hahamla tanıştı.Bu sahte Haham,Sabeta yı Mesih olarak tanıtıyor ve şöyle diyordu:"Ben Abraham Yakini,tam 40 yıldır bir mağarada insanlardan uzakta yaşadım.Bu mucize an(Mesih'in ortaya çıkması)gelmeyecek diye endişeye düştüm,tam o sırada bir ses vaki oldu ve bana şöyle söyledi.1626 yılında bir oğlan çocuğu doğacak adı Sabetay olacak ve büyük ejderhaya baş eğdirecek,gercek mesih olacak ve silahsız savaşacak."Abraham Yakini'nin bu sözlerinden halk çok etkilendi ve Sabatay'ın Mesihlikte ki yükselişi devam etti.Yükselişi devam eden Sabatay,Selanik'li birçok Hahamı bir ziyafette toplayıp herkese Tevrat ile evleneceğini söylemiş ve daha önce İzmir'de söylediği Talmud'da yer alan yasaklı harfleri(J.H.V.H)tekrar telaffuz edince Hahamlar tarafından tehdit edildi ve ondan sonra şehri terk ederek Atina'ya geçti.Orada da tehditlere maruz kaldı ve baba ocağı İzmir'e dönerek hiçbir şey yapmadan,kişiliğini devam ettirerek üç yıl yaşadı.Ben Sabetay'ın tepkilere dayanamayıp Atına'dan,İzmir'e dönüşünü ve orda hicbir faaliyette bulunmayıp öylece hayatını sürdürmesini kendisinin Mesihlik dönemınde bir duraklama olarak değerlendiriyorum.Ama her duraklamanında tekrardan bir yükselişi olacaktır elbette.Sabetay'da Mesihlik yolunda tekrardan yükselişe gececektir.Onun yükselişi şimdi anlatacağım olaydan sonra başlamıştır.Gelin o olaya hep birlikte göz atalım.Sabetay'in İzmir'de hicbir sey yapmadan sükûnet icinde yasadigi bir zaman diliminde bazı dindar Hristiyan mahallelerde Mesihlik Çağının 1666 yılında başlayacağına ilişkin bazi söylentiler dolaşıyordu.Bu dedikoduların akışı içerisinde Sabatay Mesihlik hareketine tekrardan başlamaya karar verdi çünkü dedikodu yayıldı bir kere.O da bu dedikodulara guvenerek tekrardan harekete gecmistir.Yeni Mesihlik hareketi bölgesi olarak Küdusu seçmiştir.Neden hareket bölgesi olarak Kudüsü seçti diye soracak olursanız eğer bunu hemen açıklayayım .Yukarıda da siz değerli okuyuculara bahsettiğim gibi Kazak Hetmanı Bohdan Hmelnitski ve Kırım Tatarları Polonya'ya saldırmış çoğu zulüm gören Yahudiler başka ülkere göç etmek zorunda kalmıştı.İşte bu Yahudilerden bazıları Kudüs'e göç etmişlerdi.Polonya'da zaten zulüm ve açlık ceken yahudiler binbir umutla göç ettikleri Kudüste'de yeteri kadar huzur bulamamışlardı.Bu Yahudilere yardım amacıyla bazı özel elçiler,farklı farklı ülkelere giderek yardım topluyordu.Bu özel elçilerden biri olan Salomon Navaro bir kadına aşık olmuş,Yahudilere yardım olarak topladığı paranın hepsini o kadına harcamıştı.Bir başka elçide bu gezilerde başarılı olamayınca Yahudiler beklenen refaha kavuşamadı.İşte Sabetay tam burada devreye girecekti.Çünkü sefalete dalmış bir toplum(Yahudi toplumu)sömürülmeye hazırdı.Sabetay,kendini yoksul bir yaşama adamış aziz kişilerin mezarlarını ziyaret etmeye başlayarak hitabeti,hoşa giden fiziği ve farklı davranışlarıyla halkın sempatisini kazandı.Halkın kendisine olan sempatisini daha fazla pekistirmek için tıpkı özel elçilerin daha önceden yaptığı gibi diğer ülkelere para toplamaya gitti.Polonya'da yaşayan Josef Çelebi'den bu parayı temin edip Kudüs şehrine döndü.Bu paranın Josef Çelebi'den alındığını duyan Kudüs'lü Hahamlar her zaman olduğu gibi Sabetay'a tepki gösterirler.Tepki göstermelerinin nedeni tabii ki de Josef'in dine karşı kötü tutumu,verdiği paraları sağda solda sarf etmesinden başka birşey değildir.Bu tepkilere kayıtsız kalan Sabatay Hahamların tepkilerinden çekinip İzmir'e dönmeye karar verir ve dönmeden önce habercilerine Mısır ve Avrupa'da onun mesih olduğunu anlatmalarını emreder.Tekrardan İzmir'e döner.Burda ise kendisine karşı birleşen Hahamlar vardır.Göründüğü üzere Sabatay,gittiği hemen hemen her yerde tepkiyle karşılaşmıştır ama her ne kadar ona tepkiler olsa da arkasında ona inanan kalabalık insan topluluklarıda vardır.Siz bu yazımı okurken belki şunu düşünmüş olabilirsiniz.Yasaklı harfleri kullanan(J.H.V.H),Hahamların tepkisini almış bir insanı içeriden birisi çıkıp öldümeye cesaret edememiş mi? Sayın okuyucular şunu bilmenizi isterim ki ne kadar onu öldürmek isteyen,küfür eden insanlar olsa da onu destekleyen insan topluluğu ,ona ilah gibi tapan insan topluluğu da azınsanmayacak kadar fazladır.Tıpkı terörist elebaşı Fethullah Gülen'e inanan insanların çok olduğu gibi.Bunu 2016 senesinde hepimiz tecrübe etmiştik.Anlayacağınız üzere Sabetay'ı sevmeyen,tepki gösteren insanların onu öldürmemesinin nedeni Müridlerin çok olmasından başka bir şey değildir.Çünkü onların çokluğundan çekinmişlerdir.Müridler tarafından linçlenme olağan bir durumdur.Bir süre sonra Sabetay,Hanuka bayramını kutlamak üzere İzmir'de bulunan bir sinagogta dua ederek mesih olduğunu açıkladı.Artık İzmirde'de Mürid kazanmayı başarmıştı.Artık Mesihliğini ilan ederek güç kazanan Sabatay'ın hadsizliği had safhadaydı.Elde ettiği başarılarda cesaret alan Sabetay,dünya krallarının kralı olacağını söylüyor ve dünyayı otuz sekiz krallığa bölüyordu ama her cesaretin ve hadsizliğin bir bedeli vardı.Osmanlı'nın Venedik ile savaş halinde olduğu bir dönemde Sabatay'ın hadsizliğinden,cesaretinden ve ülke içinde neden olduğu sorunlardan haberi olan Türk hükümeti,Sabatay'ın İstanbul'dan getirilmesini emretti.İstanbul'a getirilen Sabatay'a sorgu sırasında Subaşı tarafından dayak atıldı.Zincirlenerek hapse atıldı ve hüküm giyeceği günü beklemeye başladı.Hapishanede gecirdiği günler onun müridlerini kendine daha çok bağlıyordu;çünkü çekilen acıların onun şerefine güç katacağını düşünüyorlardı.O devletin başkentinden uzak bir yer olan Abidos'ta(Mısır'da bulunan bir şehir)tutsak tutuluyordu.Başkente uzak olduğundan dolayı Osmanlı Elçileri Sabetay'ın Müridlerinin hapse ziyaretini engelleyemediler.Sabetay'ı ziyarete sadece komşu yerlerden değil İtalya,Hollanda ve Polonya'dan gelenlerde vardı.Gelen ziyaretciler rüşvet olarak müridlerden hediye alıyor ve durumu merkeze(başkente)bildirmiyorlardı.
Sabetay'ı ziyaret için Abidos'a gelen hacılar arasında Ne hemya Kohen adında Polonyalı ve Sabetay gibi Kabalist ve ayrıca kışkırtıcı bir haham da bulunuyordu. Nehemya'nın
şöhretini bildiği için Sabetay onu çok büyük bir nezaketle
karşıladı. Sabetay ile aralarında yaptıkları görüşmede Ne hemya , kutsal kitaba ve hahamların ilgili yorumlarına göre
birinin adı Ben-Efraim diğerinin ki Ben-David olmak üzere iki
adet Mesih' in mevcut olduğunu, bu iki Mesih'ten ilkinin hak
savunucusu , fakir ve hor görülen biri olup, ikinciye hizmet
eden ve onun habercisi niteliğinde olması gerektiğini, oysa
diğerinin büyük ve güçlü olup, Yahudileri Kudüs' e tekrar
yerleştireceğini, David'in tahtına çıkıp şerefli işler başaracağını anımsattı.
Mesih'lerin çift olması hakkındaki tartışma Sabetay'ın ho şuna gitmedi, çünkü Nehemya,Mesih Ben-Efraim olmak is tiyordu ve özellikle de ilk Mesih tüm dünyada tanınıncaya
kadar Sabetay'ın beklemiş olması icap ettiğini, oysa kendini
çok erken tanıttığını öne sürüyordu. Tartışma kızıştı ve Ne hemya,Abidos'tan ayrılırken İslam dinine geçti, Sabetay'ın maskesini düşürdü, onun bir sahtekar olduğunu öne sürdü
ve İstanbul'a gelip onun hakkında büyük bir antipropaganda
başlattı. Bu şehirden sonra, o sırada Sultanın ikamet ettiği
Edirne'ye geçti ve Filistin'i İmparatorluk devletlerinden
ayırmayı planlayan ve Sultanın başındaki tacı alıp kendisi
giymeyi amaçlayan ve dünyanın her yerinden gelen Yahudi lerin Sabetay ile kurduğu ilişkiler nedeniyle Abidos kalesinin
gardiyanlarını görevlerini yeterince yapmamakla ve ihmal karlıkla suçlayan kaymakam Mustafa Paşa'yı Sabetay'ın ma rifetlerinden haberdar etti.Kaymakam, durumla ilgili bir raporu Sultana iletti ve Sul tan, müftü Yani Efendi'nin de aralarında bulunduğu bakan ların tavsiyesini yerine getirdi. Sabetay'ı Edirne'ye getirtip
sorguya çekmeye karar verdi. Konseyin karşısına çıkınca Sabetay'dan mucizeler yaratması istendi,tercümanlık yapan hayatizade adlı doktor ona Judeo-İspanyol dilinde şöyle dedi: "dünyayı altüst eden sen mucizeler yaratma ve kendini koruma gücüne sahipsen durma göster kurtar kendini böylece milletini de kurtaracaksın."Ricaut'a göre konseyin beklediği odanın yanında bulunan Sultan bir mucize konusu seçmiş,Sabetayın çırılçıplak soyunup en usta okçulara hedef olmasını,derisi ve eti yaralanmadan oklara karşı koyabilir ise onun Mesih olduğunu kabul edeceğini beyan etmişti. Sultan'ın bu teklifi karşısında Sabetay beklenen Mesih olduğunu inkar etti,basit bir haham olduğunu,olup bitenlerin Yahudilerin icadı olduğunu ve kendisine Mesih ünvanı verenin onlar olduğunu açıkladı.Ricaut'un dediğine göre Sabatayın saf ve samimi yanıtından tatmin olmuş gibi gözükmeyen Sultan onun İslam dinine geçmesini emretti.Türk tarihçiler bu din değiştirme olayından bahsederken Sabatayın ilahi bir ilham vasıtasıyla din değiştirdiğini söylemektedirler.Din değiştirdikten sonra, Sabetay, Mehmet Efendi adını
aldi,iç oğlanların hamamına gönderilip banyo alması sağlan dı, giysileri değiştirilip kendisine bir saray giysisi verildi ve bir kese dolusu para ile ödüllendirildi.Kendisine Kapıcı Başı
unvanı verildi,maaş bağlandı.Karısı Sara, eşinin yeni dinini benimsedi ve o da Müslüman olarak
Fatma Hanım adını aldı. O da bir ikramiyeye layık görüldü,
çavuş unvanını aldı.Müritlerinin pekçoğu da aynı şeyi yaptılar.
Sorgulama sırasında dışarıda bekleyen büyük taraftar kitlesi, Sabatay’ın padişahı ikna ederek Osmanlı orduları önünde Yahudiliğin asıl düşmanı Edom’a (Hıristiyanlık) karşı savaş açacağını düşünürken onu sarıklı bir müslüman olarak görünce büyük hayal kırıklığına uğradı. Kalabalığın önemli bir kısmı Sabatay’ı yalancılıkla itham edip geri dönerken,küçük bir grup yanılmazlığı kabul edilen mesîhi takip ederek müslüman oldu ve daha sonra “dönme cemaati” denilen grubun temelini teşkil etti. Diğer küçük bir grup da Sabatay’ın mesîh olduğuna inanmaya devam ederek Yahudi Sabatayistler adını aldı.
Ölümü:
1673 yılında Kuruçeşme’de bir evde yaptığı âyin sırasında Aziz Mehmed Efendi’nin bir elinde Kur’an, bir elinde Tevrat olduğu halde görülmesi kendisinin ve taraftarlarının tam müslüman olmadıkları kanaati uyandırdığından Mehmed Efendi bir defa daha yargılandı ve bugünkü Karadağ sınırları içinde bulunan Ülgün’e sürgün edildi.Bu defa da ölüm cezasından kurtulması, Vanî Mehmed Efendi ve padişahın annesi Turhan Sultan ile olan dostluğuna bağlanmaktadır. Üç yıl sürgünde yaşayan Sabatay Sevi(Mehmet Efendi) hayatının sonlarına doğru eski dinine daha fazla ilgi göstermeye başladı ve Selânik’e gönderdiği son mektuplarının birinde yahudi dua kitabı istedi. Ölümünden önce kendisini ziyarete gelen bir müridine, “Artık herkes evine dönsün” dediği rivayet edilir. Sabatay Sevi 3 yıllık sürgün hayatından sonra 1676 yılında vefat etmiştir.
Mezarı:
Mezarının Arnavutluk’taki Berat kasabasında olduğu söylenirse de büyük ihtimalle Ülgün’de 1900’lü yıllara kadar Aziz Mehmed Efendi’ye nisbet edilen bir türbededir. Diğer bir görüşe göre mezarı doğum yeri olan İzmir’e nakledilmiştir.
Writer:Mustafa Can KIRTEPE